Saturday, December 24, 2016

Exchange yilimin 100. gunu

Su gibi akip gecen bir yilin ardindan 100. gunum de doldu. Hayatim boyunca ilk kez bu kadar uzun bir sure ulkemdem uzaklastim. Genel olarak bakildiginda, 2016 cok tatsiz gecti. Beni taniyanlar, bu yilin basinda yasadigim sikintilari cok iyi bilir. Kotu seylerin disinda, hayatimi degistiren ve kisiligimi sekillendiren bir cok durumla karsilastim. Kisisel gelisimim adina cok onemli kararlar aldim, hayatim boyunca unutamiyacagim deneyimler yasadim. Dunyanin her yanindan yasitlarimla tanistim, ilk para kazanma deneyimim oldu, ilk kez tek basima, hic bilmedigim bir ulkeye, bir yil gecirmek icin gittim. Kisisel deneyimlerim haricinde, dunyadaki gelismeler beni cok etkiledi. Turkiye'de patlayan bombalar, darbe girisimi, suikast, baski, korku. Avrupa'nin onemli noktalarinda teror saldirilari, Ingiltere'nin AB'den cikmasi, Avusturya'daki bitmek bilmeyen cumhurbaskanligi secimi, Amerikan secimi. Cok uzun, korku dolu, hareketli bir yil atlattik hep birlikte. Hic ama hic unutmayacagim bir yil. Kesinlikle tarihe gececek bir yil. Ilk kez Turkiye'ye gitmek yerine, evimde oturup ders calistigim bir yil. Babaannem ile dedemin Turkiye'ye kesin donus yaptigi bir yil. Ilk kez kendi basima, annemin babamin yardimina ihtiyacim olmadan ulastigim hedeflerin oldugu bir yil. Ilk kez dogum gunumu ailemden uzak bir yerde kutladigim bir yil. Bu yaziyi Florida eyaletinin Daytona Beach sehrinden yaziyorum. Host ailemin yazligina gelip, noeli ve yilbasini burada kutlayacagiz. Bu yil yazdigim son yazi olacak. Ayrica bloguma bu kadar yogun bir ilginin gelmesi beni cok mutlu etti. Dunyanin dort bir yanindan beni takip eden binlerce okuyucum var. Bunu bilmek bana motivasyon veriyor, desteginizi gormek beni burada daha az yalniz hissetiriyor. Herkese ayri ayri tesekkur ederim. Keyifli bir yilbasi dilerim, daha mutlu ve huzurlu olabilecegimiz bir 2017 dilerim. Takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin. Seneye gorusuruz!

Sunday, November 13, 2016

Exchange yilim nasil geciyor? Amerika'da 2 ay

Herkesin merak ettigi sorulardan biri: Hayat nasil geciyor, zorluk cekiyor musun, ulkenden farkli olan seyler neler, vs. Bu sorulari cevaplamaya calisacagim. Oncelikle Avusturya'da dogup buyudugum icin, Turkiye'ye yilda sadece 1 kere gidebiliyorum ve gidemedigim zaman cok ozluyorum. Ailemin turk olmasindan dolayi, konustugumuz dil turkce, yedigimiz yemek turk mutfagindan, ayrica Avrupa'da kolaylikla Turkler ile tanisabiliyorsunuz. Benim alisik oldugum hayat bu. Hayatim boyunca ilk kez bu kadar uzak bir yere, baska bir kitaya, bilmedigim bir kulture gittim. Gitmeden once psikolojik olarak hazirladim kendimi. Biliyordum zorlanacagimi, ozleyecegimi, uzulecegimi. Ama ayni sekilde kendime guveniyordum, biliyordum yapabilecegimi. Bu hikayeye Mayis ayinda basladim ve bu surec icinde hayatimda bir cok sey degisti. Harika insanlarla tanistim, Avusturya'daki ilk kampta, dunyanin dort bir yanindan gelen harika exchange ogrencileri ile tanistim. Su an dunyanin neresine gidersem gideyim, beni misafir edebilecek insanlarin oldugunu bilmek beni cok mutlu ediyor. Onun disinda Amerika'ya geldigimde bu kadar insanlar ile tanismis olmam cok gurur verici. Turk kulturunu buralarda tanitmak ve temsil etmek benim icin en onemli seylerden bir tanesi. Baska gurur verici olan sey, ulkemden bu kadar insanin Turk Kultur Vakfi'na gosterdigi yogun ilgi. Turkiye'de yabanci ogrencileri gonullu olarak misafir etmek isteyen aileler, dunyanin baska ulkelerine gitmek isteyen ogrenciler. Beni cok mutlu ediyor, Turkiye'de iyi seyler de oluyormus diyorum, umutlarim yeseriyor, duygulaniyorum. Baskalarinin hikayelerini dinliyorum, okuyorum, resmi bayramlarda bayragimizin baska bir ulkede dalgalandigini goruyorum, cok gurur duyuyorum. Turkiye'ye gittigimde bu harika insanlari gorecegim icin cok seviniyorum. Avrupa ulkelerinde, Kuzey ve Guney Amerika'da, Asya'da ulkemizi bu kadar iyi sekilde temsil eden insanlarin olmasi harika bir sey. Amerika'da en cok turkce dilini ozledim, turk yemeklerini, turk kulturunu ozledim. Saat farki cok kotu bir sey, burada okul bittigi zaman Avrupa'da aksam, Turkiye'de gece oluyor ve kimseyi ariyamiyorum. Bundan onceki bolumlerde de belirttigim gibi, cok fazla insanla ayni evde yasiyorum ve insan bir sure sonra bikiyor. Bazen odama gidip, Turk sarkilarini dinleyip huzunlendigim de oluyor, kahkaha atip, mutlu oldugum da. Acaba neler kaciriyorum akrabalarim neler yapiyor bunlar onemli seyler. Okul sistemini yeni yeni anliyorum, insanlar bana anlayissiz geliyor. Daha once hic hayatim boyunca Amerika'ya gelmedigim halde, sanki 50 yildir burada yasiyormusum gibi davraniyorlar. Baska ulkede ingilizce konusulmadigi umurlarinda degil, baska ulkede egitim sisteminin farkli oldugunu bilmiyorlar. Cunku cahiller. Ne kadar cahil olduklarini zaten gecen hafta Trump'i secerek kanitladilar. Tarihlerini bilmiyorlar, silah yasasini savunuyorlar, dunyada adaletsizlige karsi hic bi sey yapmiyorlar. Kendileri zevk icin yemek yerken, kapi komsusu acsa umurlarinda olmuyor. Amerika'nin bu kadar savasta bu kadar insanin olumune sebep olmalarini sallamiyorlar. Onlar icin Amerika'nin yaptigi her sey dogru. Bizim anadolu comarlarini andiriyor biraz. Bazen neden geldim buraya diye sordugumda oluyor ama biliyorum ki, gelmeseydim pisman olurdum, o yuzden geldigim icin yine de mutluyum. Arkadaslarimi ozledim, akrabalarimi ozledim, turk kulturunu ozledim. Cok ozenmeyin bu millete, Turk oldugunuz icin gurur duyun. Emin olun ben de farkli olacagini saniyordum ama durum boyle. Amerika dizilerde, filmlerde, reklamlarda gordugunuz Amerika degil. Amerika kendi reklamini cok iyi yapip, kendini cok iyi pazarlamayi bilen, baska ulkelerden hic bir farki ve ozelligi olmayan bir ulke. Bir gun buraya gelmek istiyorsaniz kesinlikle turist olarak gelin, east coast'u gezin, west coast'a gidin, niagara selalesini gorup, Kanada'ya gidin, toplam 3 hafta kadar kalin ve geri donun. Benim kisisel tavsiyem bu. 7 ayim kaldi burada ve geri dondugumde cok farkli bir Eren goreceksiniz, buna hazir olun. Bir daha boyle bir exchange yili yapmayacagimi ve boyle bir firsatin bir daha gelmeyecegini biliyorum. Hayatimin belki en onemli yilini gecirdigimi biliyorum. Bu yuzden tadini cikarmaya calisiyorum. Bu yuzden yasadigim her seyi bloglardan, YouTube kanalimdan paylasarak, onumuzdeki yillarda bakabilecegim, hatira olarak kalacak anilari sakliyorum. Ayrica yeni nesile, henuz liseye baslamayan veya yeni baslayan her ogrencimize AFS'yi siddetle tavsiye ediyorum. Istemiyorsaniz kendinizi zorlayin, geldiginizde kesinlikle pisman olmayacaksiniz, garanti veriyorum. Okudugunuz icin cok tesekkur ederim, onumuzdeki bolumlerde gorusmek uzere. Takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin!

Tuesday, November 8, 2016

Amerika'daki Secim 2016

Vee geldi Amerikan halki icin en onemli gunlerden biri olan secim gunu. Dunyanin en buyuk ulkelerinden olan ABD, tam olarak gelecegini seciyor. Oncelikle soyle bir sey anlatmam gerekiyor. Herkesin sandigi gibi sadece 2 aday yok. Az once host ailem oy kullanmaya gitti, ben de onlarla gittim. 7 tane aday var, ayrica bir tane bos alan var, istediginiz ismi yazabiliyorsunuz. Mesela Eren Kurtoglu yazabilirsiniz, hic sorun degil. Sadece 2 adayin oldugunu sanmaniz, o 2 adayin en cok oy alacagi kesin oldugu icin. Ve sonucta Cumhuriyetci ve Demokratlar en onemli guc. Bence 320 milyon kisilik bir millet icin sadece bu 2 aday arasinda yaris olmasi cok uzucu. Dunyanin her yerinde "Aman Trump gelmesin de kim gelirse gelsin'' anlayisi var, burda tam tersi ''Aman Clinton gelmesin de Trump'a alisiriz'' mantigi var. Ama tabi buradaki insanlar da ikisini de begenmiyor. Bazi insanlar boykot ediyor, bazi insanlar ucuncu bir partinin guclenmesi icin liberallere oy veriyor filan. Suan ulke tamamen ikiye bolunmus durumda ve herkes cok heyecanli, ben bile heyecanliyim. Simdi gelelim, oy nasil kullanilir. Okulun spor salonunda gerceklesen secimde, kimliginizi gosterdikten sonra size bir sifre veriliyor. Sandik filan yok, bilgisayar sistemi ile dijital sekilde oy kullaniyorsunuz. Once sifrenizi giriyorsunuz, sonra adayinizi seciyorsunuz. Sadece tuslarla. Bu beni cok sasirtmisti. Yani acaba yasli teyzeler nasil kullaniyor o cihazlari, cok sacma. Ayrica burada direkt demokrasi yok yani siz bir adam icin oy kullaniyorsunuz, o da sizin icin oy kullaniyor. Tuhaf bir sistem yani. Neyse, umarim hayirli bir secim olur, gerginlik olmadan gecer ve Turkiye ABD iliskisi icin iyi bir baskan gelir. Ama dogruyu soylemek gerekirse, Amerikan anayasasi her seyin uzerinde ve kim secilirse secilsin, Amerika hep bildigimiz Amerika. Okudugunuz icin tesekkur ederim, sonraki bolumlerde gorusmek uzere. Takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin!

Thursday, October 27, 2016

Amerika'da trafik ve altyapi sistemi

Her exchange ogrencisinin uymasi gereken kurallar vardir. En onemli kurallardan biri de, ehliyet yapamama kuralidir. Hic bir motorlu arac kullanamazsiniz. Aslinda cogu insanin kabul edecegi ve sikayet etmeyecegi bir kural. Fakat Amerika'ya gelip benim kaldigim gibi bir kasabada kalirsaniz, bu kurali benimsemeniz cok daha zorlasir. Ben bu bolumde toplu tasima ve normal arac trafiginden bahsedecegim. Egitim sistemi ile ilgili yayinladigim bolumde de belirttigim gibi, beni her sabah okuldan ogretmenim olan komsumuz evden aliyor ve okula goturuyor. Geri gelirken de kizi getiriyor. Fakat neden toplu tasima kullanmiyoruz? Daha mantikli olmaz miydi?  Cevapi; bu bolgede toplu tasima hic yok. Sadece ve sadece okul otobusu var, o da public high school'a gidiyor, benim okuluma degil. Hani su herkesin ozendigi sari otobusler. Peki neden binlerce insanin yasadigi bir kasabada ve mesafelerin cok da kisa olmadigi bir bolgede toplu tasima hic yok? Sebebi cok basit: Amerika'da herkes 16 yasindan itibaren ehliyet yapabiliyor (Texas gibi eyaletlerde hatta 15 veya 14 yasinda) ve aileleri zaten cocuklarina araba aliyor. Anlayacaginiz lise ogrencileri okula arabayla gidiyor. Tipki izledigimiz dizilerdeki gibi. Peki kucuk kasabalarda durum boyle iken, biraz daha buyuk sehirlerde durum nasil. New York, Los Angeles gibi yerlerden bahsetmiyorum, yanlis anlamayin, oraya sonra deginecegim. Bahsettigim sehir Knoxville mesela. 180 bin kisi ile Tennessee eyaletinin en buyuk ucuncu sehri. Her hafta gidiyorum asagi yukari. Orada iki veya uc tane ana cadde var ve sadece oralardan otobus geciyor. Baska bir yerden sehir merkezine yetismek istiyorsaniz ayvayi yediniz. Iste hal boyle olunca, insanin ehliyet yapmaktan baska caresi kalmiyor. Ama yapamiyorsun, yasak, mecburen bagimli oluyorsun. Host aileme desem ki postaneye gitmem gerekiyor, Turkiye'deki arkadaslarima mektup veya kartpostal yollamak istiyorum diye, onlarin ne zaman cani isterse, ne zaman vakti olursa gidebiliyorum. Iste bu benim burada en zorlandigim konulardan biri. Bu bolgedeki durum bu kadar vahimken, acaba New York, San Francisco gibi sehirlerde durum nasil? Cevap cok basit: Mukemmel. Her yerden metro geciyor, metrobuse benzer sistemler var, her kilometrekareye onlarca taksi dusuyor. Oralarda ulasim gercekten cok iyi cunku herkesin arabasi yok. Altyapidan bahsettik, simdi trafik durumuna gecelim. Bugune kadar gordugum her yerde, New York'ta, Tennessee'de, Georgia'da veya Florida'da, trafik inanilmaz sekilde yogun. Sehirlerarasi otoyollar uc seridi gecmezken, Atlanta, New York gibi yerlerde serit sayisi 8'e kadar yukselebiliyor. Sehir icinde herkes makas atiyor, aniden serit degistiriyor, adeta zigzag seklinde, maganda gibi arac kullaniliyor. Sehiri ciktiginizda da gayet saygili ve rahat bir sekilde gidebiliyorsunuz. Hiz limiti 75 mph (yaklasik 120 km/h)'i gecmiyor fakat bazi kisimlarda istediginiz kadar hizlanabiliyorsunuz. Peki nasil arabalar kullaniliyor? Oncelikle arac fiyatlari dusuk oldugu icin, aileler 5-6 tane araba alabiliyor. Hic kucuk araba, yani Mini gibi markalar gormedim kac haftadir. Cogu insan yuksek ve genis arabalar kullaniyor, 7 kisi rahat sigiyor. Bagaj arka koltuklarla birlesik oluyor, yani isterseniz bagajda yolculuk yapabiliyorsunuz. Jeep, Chevrolet, Lexus, Ford, Toyota gibi markalar en cok kullanilanlar arasinda. Daha sonra BMW, Volkswagen, Mercedes, Audi gibi alman markalari populer. Cogu araba bayagi daginik ve gurultulu oluyor. Eee, o kadar Drive Thru ziyaretinin bir bedeli olacak tabi ki. Okudugunuz icin cok tesekkur ederim, paylasirsaniz cok sevinirim. Yeni bolumlerde gorusmek uzere, takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin!


Tuesday, October 25, 2016

Amerika'da yemek kulturu

Acikcasi Amerika'ya gelmeden once yemek konusunda endise ediyordum. Acaba begenirmiyim, host aileme ayip olur mu diye kafama takilan sorular vardi. Fakat 1 bucuk aylik ABD ikametimden sonra sadece tek tuk begenmedigim seyler oldugunu soyleyebilirim. Onceki bolumlerde de belirttigim gibi Amerikan milleti cok rahat, ayni sekilde yemek konusunda da. Aciklayim: Evde bir farkli rahatlar, disarda bir farkli. Gun su sekilde baslar Amerika'da: Sabah kalkarsiniz ve kendi kahvaltinizi kendiniz yaparsiniz. Kahvaltida sadece ve sadece misir gevregi, nesquik gibi seyler bulunur. Alirsiniz tabaginizi, evinizin neresinde isterseniz yersiniz. Dokulur mu, zor olur mu diye dusunmezler. 1 aydir host annemin bir kez yemek yaptigina sahit olmadim. Hep marketten aldiklari seylerden bir kombinasyon yapip mideye indirirler. Peynirli makarna, pizza, lazanya ve burada cok sevilen pizza rolls denilen farkli bisey. Nacho denen misir cipsini tadi olmayan sicak peynir sosuna bandiriyorlar. Partiye veya misafirlige gittiginizde hot dog, hamburger, tavuk gibi seyler bulunuyor. Ara sira Barbeque sosuyla dana eti oluyor. Koladan bile daha populer olan Dr.Pepper, Mello Yello icecekler tuketiliyor. Restoranlarda limitsiz icecek alabiliyorsunuz, ayrica 10 tane Coca Cola cesidi oluyor.
Soslarin cesiti bayagi fazla, aci diyorsa gercekten acidir mesela. Yogurt bulamadim ama koca ulkede. Tatli olarak dondurma, donut, cookie gibi seyler tuketiliyor. Burada Drive Thru denilen sistem cok yaygin, yani restoranlara girmeden arabaniza siparis veriyorsunuz. McDonalds olsun, Starbucks olsun veya donut olsun, hepsi ayni. Restoranin icine girip yemek yedigimiz cok nadir oluyor. Canin Pizza mi cekti? Git Papa John's Drive Thru'a al pizzani evine gotur veya arabanda ye. Bir tane ''Sonic'' diye bir yer gordum, sadece ve sadece Drive-In sistemi ile calisiyorlar. Hatta onlar senin ayagina gelip veriyor siparisini. Ne oluyorsa artik iki adim yuruyunce. Kimse ugrasmiyor, acaba kim yapacak bugun yemegi diye. KFC'den daha populer olan Chick-fil-a veya Zaxby's denilen restoranlar tercih ediliyor. Ayrica meksikan yemegi olan Taco da cok seviliyor. Burada herkes sis kebabini duymus ama cok farkli bisey oldugunu dusunuyorlar. Birkeresinde host babam sis kebabini nasil yediklerini anlattiginda, icimden ''katletmissiniz guzelim kebabi'' dedim. Amerikalilarin katlettigi baska bir sey de pizza. Domino's, Pizza Hut filan degil de, bir gun Chicago tarzi pizza yemek istiyorsaniz, pizzadan baska her seye benzeyen bir seye hazir olmalisiniz. 5 cm kalindaki hamurun icine dolduruyorlar peyniri, ne yedigini anlayamiyorsun. Sanirsin Pancake yapmis. 5 cm hamur nedir yahu? Amerikalilar sandvicleri de cok seviyor ve icine cok garip seyler koyuyorlar. Hamburgerin arasina cips koyan, hatta dondurmanin icine patates kizartmasi koyan insanlar gordum. Cubuk uzerinde Hot Dog yiyen gordum, bildiginiz dondurma cubugu. New York, Atlanta ve Daytona haric hic bir yerde porselen tabak kullanildigini gormedim. Hep plastik tabak ve plastik bardak kullaniliyor. Tek kullanmalik degil, yanlis anlasilmasin, daha kalin bir plastik diyelim, bulasik makinesinde yikaniyor. Her seferinde tabaklarin uzerinde hos gorunmeyen ve yemek yerken insani rahatsiz eden bir tabaka olusuyor, oyle ki, yikadiktan sonra da cikmiyor. Uzun lafin kisasi, ben Turk mutfagina, Turk kahvaltisina kurban olayim. Alacaksin Adana'yi, Lahmacunu lop lop gotureceksin, Manti'yi sarimsakli, tereyagli yogurt ile, agizin bayram edecek. Cok ozledim babaannemin yemeklerini ulenn. Elin amarigasinda hot dog ile kaldik yahu. Okudugunuz icin tesekkur ederim, aklima gelen seyleri yazmaya calistim, belki unuttugum seyler de vardir. Bir sonraki bolumde gorusmek uzere, takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin!

Monday, October 24, 2016

Amerika'da egitim sistemi

1 ay oldu burada okula baslayali ve bu sure icerisinde sok ustune sok yasadim. Nedenini simdi aciklayacagim. Oncelikle benim gittigim okul public (devlet okulu) degil. Amerika'da home school diye gecen bir sistem. Yani bir sekilde insanlarin kendi okulunu acip, ogrencileri kendi secip, ogretmeni de kendilerinin oldugu bir sistem. Haftada 5 gun filan da degil, mesela benim host kardesimin gunde sadece ve sadece 1 gun okulu var. 1gun! Avrupa'da yapsaniz mahkemelik olacaginiz bir durum burada gayet normal karsilaniyor. Benim gittigim okul haftada sadece 3 gun. Okulumun adi Christian Crossroads Academy ve herkesin uniforma giyme zorunlulugu var. Ogrenciler ogretmenlerin akrabasi, bazen hatta cocugu veya yegeni olabiliyor. Cok garip bir sey yani. Bir ogretmen kapi komsumuz ve her sabah beni arabasi ile o goturuyor okula ve geri gelirken ogretmenin kizi ve ayni zamanda sinif arkadasim geri getiriyor. Her gun ogrencilerin bulustugu bir salonda basliyor ve orada Amerikan ''Pledge of Allegiance'' diye andimiza benzer bir sey soyleniyor. Ardindan bos bir ders, cografya, matematik ve ingilizceden sonra gun bitiyor. Her gun ayni saatte ayni dersler oluyor, Avusturya'da 15 dersim varken, burada sadece uc dersim oluyor. Yorum sizin. Dilerseniz bir kulube katilabiliyorsunuz, mesela ben Satranc kulubune katiliyorum. Benim okulumda spor ile ilgili en ufak bir kulup bile bulunmuyor.  Matematikte algebra ve geometry ayri ders olarak goruluyor, bu da benim icin cok tuhaf bir durum. Bazen 9uncu ve 10uncu sinifla birlikte ders gorebiliyorsunuz ve dersler cidden cok cok kolay. Home school'a giden bazi ogrenciler 14 yasinda lise, 18 yasinda da universite mezunu oluyor. Saka gibi ama gercek. Egitim sistemi o kadar gerideki, lise son sinifta bizim ortaokuldaki dersleri goruyorlar. Demeyin ki, aa Eren bu kadar sanslisin. Hic de bile, Avusturya'ya dondugumde yasayacagim zorluklari tahmin bile edemezsiniz. Resmen tum yili kacirmis olacagim. Sonra universiteye gitmeye calisiyorsun ve burada insanlar ders calisarak, yorularak degil, cuvalla para odeyerek giriyorlar. Cem Yilmaz misali yani "Ogretinn lan ogretinnn". Bir de bakiyorsunuz Harvard, Stanford, Columbia, Duke gibi universiteler dunya birincisi olmus, tum dunyadan insanlar oraya burslu gitmek icin caba sarfediyor, herkes master yapma pesinde. Bilim adamlari, nobel odulu sahipleri, vs, hep buradan cikiyor. Nasil oluyor hakikaten anlamiyorum, sanki diplomayi satin aliyormus gibi. Yani bu kadar rahat yasayan ve gelecek ile hic kaygisi olmayan bu Amerikan milleti, bizim gece gunduz calisip, sabahlayip, acaba Bogazici iletisime puanim yetecek mi diye kendini yiyip, bunalima giren genclerimizden daha basarili oluyorlar. Tamamen bir haksizlik ama durum maalesef tam olarak bu. Ayrica burada sinav diye bisey de gormedim. Sinav diyorlar, bakiyorsun millet birlikte cozuyor testi, ogretmenler ayri bir kafada, ohh miss. Odev desen bazi okullarda cok veriyorlar bazi yerlerde az. Odevlerin sinavlardan daha onemli oldugu gercek. Yani Google amcayi iyi kullanmayi bilenler daha iyi bir ogrenci oluyor. Iste tum dunyayi yoneten, kendilerini her milletten daha ustun goren Amerikalilarin egitim sistemi bu sekilde. Okudugunuz icin cok tesekkur ederim, blog sayfami paylasirsaniz cok sevinirim. Onumuzdeki gunlerde Amerika'da yemek kulturu adli yazimi da yayinlayacagim. Takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin!

Sunday, October 23, 2016

Amerika'da ilk 1 ay

Yaklasik 1 bucuk aydir Amerika'dayim ve ister istemez bir seyler gordum ve ABD hakkinda ilk izlenimlerim olustu. Ilk olarak, ben ABD'nin Tennessee eyaletinin Knoxville sehrine cok yakin bir kasabada kaliyorum. Beni buralarda 1 yilligina gonullu olarak AFS'ye basvuran bir host aile misafir edecek. ''Host aile nedir yahu?'' diye sorabildiginizi duyabiliyorum. Host aile; baska bir ulkeden bir lise ogrencisini belli bir sureligine misafir edip, bir oda ve bir yatak sunma zorunlulugu olan ev sahibi ailedir. Lise Uluslararasi bir degisim programina katilan bir ogrenci olarak ben; Amerikan ailesinde kalip, Amerikan yasam tarzini, Amerikan lise hayatini ve daha bir suru turist olarak goremeyeceginiz seyleri yakindan takip etme sansi yakalayip, essiz bir deneyime imza atabilecegim. Tum organizasyondan sorumlu olan AFS diye uluslararasi lise degisim programi. Turkiye'de Turk Kultur Vakfi tarafindan destekleniyor. Peki ben neden boyle bir sey yapmak istedim ve neden ulke olarak ABD'yi sectim? Oncelikle, ben her zaman dunyanin baska yerlerinde insanlar nasil yasarlar, bizden ne gibi farklari vardir, acaba biz mi anormaliz veya baskalari mi diye bir suru soru sorardim kendime. Ulke olarak da her zaman en cok gormek istedigim ulke Amerika idi. Neden ABD? Gunluk hayatimiza baktiginiz zaman her zaman her yerde Amerika bir yerlerde gizlidir. Sosyal medya, yedigimiz yemekler, populer olan trendler, dinledigimiz sarkilar, haberlerde takip ettigimiz guncel konular, spor, siyaset, egitim, NASA ve daha bir suru aklima gelmeyen sey. Bizden nasil farkli bir hayata sahip, dunya polisi diye gecinen bu millet? Acaba biz nerelerde hata yapiyoruz da bir Amerika olamiyoruz? Bence hepimizin aslinda bilmek istedigi konular. Aynen benim de oyle idi. O yuzden boyle bir maceraya atildim ve 1 bucuk ay icinde az cok nasil bir kulture sahip olduklarini anladim. Birinci en onemli fark: RAHATLIK. Amerikan milleti cok rahat. O kadar rahat ki hic ama hic hosuma gitmiyor. Acaba bu ay ne kadar elektrik, su, kira parasi gidecek diye dusunmeyen, televizyonu acik birakirsam ceyran carpar mi, ayakkabi ile once kopek pisligine basip, daha sonra ayni ayakkabi ile eve girersem, ev kirlenir mi diye dusunmeyen, ders calismassam mezun olamam mi diye endise duymayan bir millet. Benim host ailemin 8 tane cocugu var, ikisi sehir disinda okuyor, bu evde benim disimda 1 exchange ogrencisi daha var ve aile surekli multeci ailelere yardim ediyor. Her gun eve abartmiyorum 20 ayri kisi girip cikiyor. Ailenin en az 6 tane arabasi var ve cogunu kullanmiyor. Zengin filan olduklarindan degil, yanlis anlasilmasin, araba fiyatlari cok dusuk. Ayrica bu ulkede 16 yasindan itibaren ehliyet alinabiliyor ve toplu tasima sistemi cok kotu. Kisaca Amerikan milletinin yasam felsefesi; vur patlasin, cal oynasin. Yasam stardartlari cok yuksek, herkesin yasam alani cok genis. Kimse yarini dusunmuyor, herkes ani yasiyor yani. Carpe Diem, baska da bisey demiyem. Okudugunuz icin cok tesekkur ederim, yakinda Amerika'da egitim sistemi ve Amerika'da yemek kulturu adli bolumlerimi yayinlayacagim. Takipte kalin, saglicakla kalin, hoscakalin!